Akıllar arası seyahatlerin birinde karşılaştığım ve hemencecik kaynaştığım bir konu oldu zaman içinde.

Zaten bana, zamanın dışında herhangi bir aktivite yaptırabilecek bir teknolojik imkan da yoktu. İnsanoğlunun evrim sürecinin devam ettiği kesindir. Bu akıl yolunda karşıma çıkan konu insanın gen şifresinin çözülmesiyle ilgili... Evet hiç bir tartışmaya yer bırakmayacak bir şekilde insanoğlu ALIN YAZISI 'nı buldu! Evet çözdük KADER kavramının gizemini!

Alın, bu yazının en okunaklı olduğu, nispeten düz bir alan diye ismi alın yazısı, yoksa bu KADER 'in ta kendisi işte!

Yarının toplumunda bir çocuk, dünyaya gelmeden önce bilinecek hangi hastalıkları mesela kaç yaşında yaşayacağı? Cinsel tercihlerinin ne türde olacağını söyleyecekler bize? 

Çok uzak olmayan bir tarihte insanlar ceplerinde küçücük ve herhalde dijital (zaten o yüzden küçücük) "kimlik kartı" taşıyacaklar. Burada herkesin her şeyi en başta da gen haritası bulunacak. İnsanlar sevgililerine bu kimlik kartlarını gösterecekler ve bu yolla birbirlerini tümüyle tanımış olacaklar. Şimdi 2002 yılında taşıdıkları kimlik onlarla ilgili hiçbir "gerçek" bilgi vermiyor. Şimdiki kimliklerimiz devletin bize verdiği ve taşımamızın zorunlu olduğu bir belgedir ve öküzlerin kalçasına yapılan döğmelerden hem daha saçma, hem de zaman zaman daha acı vericidir. Çünkü bazen devlet onu sebepsiz yere geri alır. İşte o zaman çok acıtır. Devlet senin bu yurdun çocuğu olup olmaman konusunda söz sahibidir. Mesela bizim devletimize göre hala Nazım Hikmet bu yurdun insanı değildir. Bu yasağı koyan insanların kendileri de dahil bu ülkede Nazım Hikmetten şu ya da bu şekilde etkilenmemiş ya da ilgilenmemiş bir Allah'ın kulu yokken üstelik! Nazım Hikmet'le ilgili herhangi bir "şey" birinci sayfa haberidir! Neden acaba? Başka hangi Rus vatandaşının bizim hayatımızda böyle bir garantisi vardır. Bir insanın kendi yurdunu seçmesi konusunda hiç bir devletin hiçbir bireye söyleyecek bir sözü yoktur olamaz da! Bir insan bir yurdu sevecekse kimseden izin almaz. Bir insan bir şeye aşık olurken kimseden izin almaz! Ama benim ülkemde SEVGİ, çoğu zaman bir İZİNSİZ GÖSTERİ oldu.

BIR "ŞEY"İ (Kİ BU ŞEY, BIR INSAN DA OLABİLİR) SEVİYOR OLMAK BİR MARİFET DEGİLDIR. MARİFET O ŞEYİ SEVMEYENİ DE SEVEBİLMEKTİR.

Alınyazısı ve gen şifresine geri dönüyorum buradan. Evet tam tarih veremeyeceğim ama kısa bir süre sonra bazı evlenecek olan şahıslar yüce devletimizin saygın bir kurumuna ismi de mesela SAĞLIKLI NESİLLER GENEL MÜDÜRLUĞÜ olsun resmi başvuru yapacaklar Oradaki yetkili ve uzman kişiler, iki kişinin gen şifrelerini bilgisayar ortamında olası bir biçimde birleştirip, doğacak çocukların neredeyse "kesin"e yakın bir gen şifresini çıkaracaklar ve diyecekler ki mesela: YETKİLİ: Bakın efendim, evlenirseniz ilk çocuğunuzun özellikleri şunlar olacak... kesinlikle şeker hastası olacak! Asabi bir yapısı olacak eşcinsel olma yüzdesi neredeyse yüzde yetmiş! olası çocuğunuzda şiddet genleri çok fazla... Katil de olabilir ilerde, vs. İşte tüm bunlar yüzünden isterseniz  bu evlenme ve varsa çocuk yapma planınızı yeniden düşünün. (Bu öyküden romantik bir bilim kurgu filmi kurulabilir.. düşünelim.)

Evet biz alınyazısını, kaderi keşfettik. Evet böyle bir şey varmış. Evet nasıl bir hayat yaşayacağımız (teknik olarak, kendi "beyinsel tercih yapma" kabiliyetimizle yapacağımız olası değişiklikler hariç tabii), alnımızda da vücudumuzun her yerinde de yazıyormuş! Bunu zaten peygamberler bize müjdelemişti. Şu da açık ki alnında bir gen şifresi yazıyor diye yan gelip yatıp ve "inanç" meselesini de etrafa "bakın ben ne kadar inanıyorum" diye caka satarak geçirmek aptallıktan başka bir şey değildir. Ama işin acıklı tarafı bazı insanların alnında, yani gen şifrelerinde IQ'su yada EQ'su düşük yazmaktadır. Aslında KADER 'in icadı bir yönüyle İKİNCİ HAYAT meselesini de açıklıyor. Bizden sonra başka bir hayat yaşamak için de dünyaya gelecek miyiz? Evet! Bilim bunu ispatladı! Ama durun, hemen size yeni bir hayat müjdelemişim gibi heyecanlanmayın. Aslında yaptığım budur. Yeni bir hayatın müjdesini veriyorum ama zaten o müjde ya da mucize çoğunuzun evinde var. Bu ÇOCUKLARINIZ 'dır.. Çocuklarınızın taşıdığı, yani sizin ve karşı cinsten olan eşinizin bir karışımı olan gen haritasında sizden pek çok şey vardır. Hem fiziksel hem de RUHSAL yönleriniz o haritaya katkı sağlamıştır Evet öldükten sonra yaşarsınız ÇOCUKLARINIZIN bedeninde. İnsanoğlu evrimi, kötü genlerle iyi genlerin savaşı şeklinde geçiyor. Ve kurtuluş günü İYİLERİN kesin zaferi kazandığı gündür.

Filozoflar her dönemde insanlara kendilerince "doğru" fikirler söylemişlerdir. Ve birbiriyle gırtlak gırtlağa kavga eden (belki kimi kişisel sürtüşmeler dışında), bir bir öldürmek için evine, arabasına bomba koyan, kendi üzerine bomba döşeyip kendini hiç tanımadığı kalabalıkların ortasına atan, ya da bir Uçağı kaçırıp on bin kişinin içinde bulunduğu bir binayı kendisiyle birlikte yok etmek için kullanan FİLOZOF ya da PEYGAMBER yoktur!

Belki bazı filozoflar uygulandığında şiddeti zorunlu kılacak şeyler söylemiş olabilirler. Ama bunların büyük bölümü tümüyle bir yanlış anlama sonucudur. Yani "egemen sınıfları ortadan kaldırmalıyız" diyen bir filozof, olsa olsa, insanlar arasında herhangi bir sınıfın o topluma "egemen" olmasına izin verilmemelidir, buna yol açacak yönetim biçimlerinden uzak durulmalıdır, demek istiyor olabilir.

Aksi takdirde o bir filozof olmaz. Değer direkt ve katıksız bir şiddeti tavsiye ediyorsa bir düşünür kimliğiyle, affedilmez bir meslek suçu işliyor demektir. Ve herkes bilir ki herhangi bir mesleğe ihanet edersen seni o meslekten alıkoyarlar... Hipokrat yeminini çiğneyen birine uygar bir toplum bir daha doktorluk yaptırmaz. İnsanlar çok uzun süredir hep bir KURTULUŞ GÜNÜ kavramının peşindedirler. Çünkü hepsi, bir şeyden ya da birilerinden kurtulmak istemektedirler ve nerdeyse imkansız görünen böyle bir kurtuluş da MUCİZELERE bağlanmıştır. İnsanlar mucize uydurmaktan vazgeçtikleri gün gözlerinin önündeki binlerce mucizeyi görecekler.

Bir canlının bir başka canlıyı DOĞURMASINDAN daha büyük ve şaşkınlık yaratacak mucize olabilir mi? Ama insanoğlu herhangi bir probleme şimdiki zekasıyla çözüm bulamayınca "aklının ermeyeceği" hikayeler uyduruyor.

— Peki nasıl olmuş bu?

— İşte orasına bizim aklımız ermez.

Çağımızda bilgisizlik ya da yetersizlik; bazı "karmaşık" konuların açıklanmasında etkin rol oynamaktadır.

Bir soruyu cevaplayamamak bir cevap olamaz.

İşte elimizde, gözümüzün önünde, her türlü bilimsel yöntemle kanıtlanabilecek bir icat var! Evet doğruymuş! Kadere iman etmeliymişiz gerçekten!

Allah ve O'nun elçisi, bize bunu ilettiğinde bir kısmımız hiç anlamamıştı, geri kalanımız da yanlış anlamıştı. Meğer gen şifresiymiş!

Yeryüzündeki hiçbir insanın şifresi diğerine benzemiyor. Çünkü hepsi başka özel karışımların sonucu. Hatta kardeşlerinki bile birbirine tıpatıp

benzemiyor. Çünkü zaten baştan benzersiz bir yumurtayı benzersiz bir sperm döllüyor!

İşte Allah emsalsiz kullarını böyle yaratıyor.

Bunu yaparken de tüm canlıları kullanıyor...

Allah, yaratırken bizi kullanıyor.

— Niye koskoca kainatta birbirinin aynası iki insan yok?

— Çok basit. Çünkü herkesin gen haritası ve şifresi. kendine özel.

İnsanlar bu gen şifresine fit olurlarsa işte bu "kaderine razı olmak "tır. Senin gen şifren doğuştan müziğe yatkın olabilir ama sen bu konuda hayvan

gibi çalışmazsan senden hiçbir şey olmaz! Kadere iman etmek demek böyle bir gen haritasının varlığına inanmak ve hatta işte şimdi yaptığımız gibi bu

şifreyi çözmekmidir yoksa?

Çok yetenekli bombalar yaparken fazla vakit kaybettik dostlarım.

Eğer bir dünyada askeri hava teknolojisi sivillerinki nin önündeyse O, dünya Kurtuluş gününü hep ileri bir tarihe erteliyor demektir,

Bize cennette bulunduğu söylenen HER ŞEYİN ham maddesi dünyadadır. Dünyada olmayan hiçbir güzellik vaat edilmiyor bize Cennet adı altında. Dünya zaten halihazırda bazı fani kullar için cennet'tir. Asıl mesele bir gün herkes için cennet olup olmayacağıdır. Bir gün olabilir. Herkes GEN ZİNCİRİNE layıkıyla katkıda bulunursa, ki bunun yolu baba ya da anne olmadan önce mümkünse "kötü" genlerden kurtulmaktır. Yani daha "iyi" bir insan olmaya çalışmaktır. Kurtuluş gününde siz de torununuzun torununun torununu gen haritasının bir köşesinde şu ya da bu ölçüde (ki bu ölçü tamamen sizin hayatı bizzat yaşarken ki performansının bağlıdır) bir şekilde bulunacaksınız. Günümüzde de dedesinin adıyla anılan çocuklar var. Mesela pek çok ünlü sanatçının sonsuza kadar adının yaşaması demek, onun hala aramızda bir biçimde yaşadığı anlamına gelir. İyi bir çocuk BABANIN DA ANNENİN DE ömrünü uzatır! Yazık ki kötü bir çocuk da öyledir. Ama bir tek farkla uzun ve mutsuz bir hayat olur bu. "iyi çocuk", iyi genlerin haritanın çoğunluğunu teşkil ettiği çocuktur herhalde. Demek ki "iyi çocuk" yapabilmek için o bünyeye mümkün olduğu kadar "iyi" genleri tasımak gerekir. Dolayısıyla da çocuk daha iyi ve güzel olur. Bu söylediğim kimi faşist teorileri çağrıştırıyor olabilir. Faşizm bu anlattığımı (gen zincirini) binleri kendi istedikleri gibi "kurgulamaya" kalkarsa başlar! Bu risk de zaten her bilimsel gelişme ya da atılım için geçerlidir. Buna izin verilmemelidir.

Gen şifrenize fit olmayın. Onu değiştirin!

Beynimizi geliştirdikçe kaderimiz de değişir. İnsan beynini ve yüreğini iyi kullanırsa bünyesindeki şiddet genlerini etkisiz hale getirebilir. Ama çok şükür değiştirme ve değişebilme yeteneğimiz de gen şifremizin içinde! İnsanın genlerindeki şiddet "vahşi" dediğimiz bir hayvanın bünyesindekinden daha korkunç sonuçlar doğurmaktadır. Aslında buradan bakınca hayvandan gelme tezi tartışmalı oluyor. Hayvana gitme tezi ortaya çıkıyor. Vahşi hayvanlar sadece beslenmek için başka canlıları öldürürler. Benim de önerim bu. Bir vahşi hayvan kadar insan olalım yeter sadece beslenmek için öldürelim balıkları, büyük ve küçük baş hayvanları. Maalesef şu anda buna fit olacak durumdayım. Bir gün insanoğlu beslenme alışkanlığını değiştirip bu hayvan kıyımına da bir son verebilir umudunu da taşıyorum.

Tanrı bize OKU diyor ya, "oku ,öğren, yani DEĞİŞ diyor! (Okuyan, önceki haline göre değişmiştir.) okumak değiştirir zaten ALLAH'IN ADIYLA  , DEĞİŞ! İYİYE GÜZELE DOĞRU DEĞİŞ!

Bütün kutsal kitaplardan çıkan ortak sonuç bizim genel durumumuzu beğenmediği ve değişmemiz gerektiği. O zaman bu emri yerine getirelim.

Evet Allah'ın sevgili kulları olan saygıdeğer pek çok bilim adamının çalışmaları sonucu KADERİMİZİ keşfettik.

ŞİMDİ SIRA ONU DEĞİŞTİRMEKTE!..