Yeni yılda, bayramlarda, doğum günlerinde, diğer özel günlerde, hafta sonlarında, her gün hatta günde üç vakit (iyi sabahlar, iyi akşamlar, iyi geceler) iyi dilekler, mutluluklar dileriz.

Neden?

Düşünmeden rutine bağlanmış, nezaket sözleri bunlar . Elbette bu nezaket sözlerini söylerken içimizden bazıları için olumsuz şeyler geçtiği de olur ama genelde karşımızdaki hakkında duygusal bir yükümüz yoksa, psikolojimizde sıkıntılı değilse sözlerimizde samimiyizdir. İyi dilekler dilememiz bir  işe yarar mı? Yaramadığını hepimiz bilirizde züğürt tesellisi bir umut yıl başında bilet almak gibi, yeni yılın iyilikler güzellikler, sağlık getirmesini dilemek gibi, evrene iyi dileklerimizi gönderirizde daha bugüne kadar cevabını alabilmiş değiliz.

Acaba gerçekten karşımızdakinin iyiliği, mutluluğu umurumuzda mı? Yoksa sadece bizim iyi olmamız yeterli mi?

Yeterliyse bu mümkün mü?

Çevremizin mutsuz olduğu bir ortamda bizim iyi ve mutlu olmamız  ne kadar mümkün?

Toplum içinde sadece kendisini düşünen birkaç kişi bile olsa o birkaç kişinin bu tavrı eninde sonunda kendisine olumsuzluk olarak döner. Bir bebek bile ilgisizliği, sert bir bakışı anlar ve ağlar bu da çevresine özelliklede yakın çevresine rahatsızlık olarak döner. 

Kaldı ki toplumda bu düşünce yapısı genelleştiğinde toplumun psikolojiside bozulur. Çoğunluk bencilleştiği zaman, dostluk, sevgi ve  yardımlaşmanın kalmaz. Her an herkesin herkese kazık atabileceği güvenilmez bir ortamda ; güvenlik, sevgi, saygı görme gibi temel ihtiyaçlar karşılanamaz. Saygı görme ihtiyacı zor kullanarak sağlanabilir gibi görünsede, o gerçek saygı değil itaattir, gerçek saygı korku olmadan kendiliğinden duyulan saygıdır. Kendisini güvensiz ve sevgisiz ortamda hisseden insan tedirgin olur, strese girer, uzun süre stresde kalmak da insan psikolojisini bozar. Kendisine korkudan değil içten gerçek saygı gösterilmediğini bilen insan da bu ihtiyacını karşılayamamış olur. Temel ihtiyaçların karşılanmaması ise insanı mutsuz eder. Bizim iyiliğimiz ve mutluluğumuz daha çok kendi iç yapımızla ilgili olmakla beraber çevremizle de ilgilidir. Çevremizle kurduğumuz iyi ilişkiler bizim mutluluğumuzun ve dolayısı ile sağlığımızın da belirleyicisidir. Çevremizle olumlu güven içinde, sevgi ve saygı temelinde(temel ihtiyaçların çevreyle ilgili olan kısmı) ilişki kurmayı beceremeyen kişiler sağlıklı ve mutlu, bu kişilerin çoğunlukta olduğu toplumlar  da sağlıklı ve  mutlu toplumlar olamazlar.

Karşımızdakini umursamadığımız zaman karşımızdaki de bizi umursamaz. Dilimiz istedeği kadar güzel söylesin beden dilimiz ve tavırlarımız bizi ele verir. Samimi olmayan sözlerin, dileklerin hiç mi hiç anlamı yoktur.

Sadece kendi sağlığımızı ve mutluluğumuzu düşündüğümüz zaman aslında kendimizi düşünmemiş oluruz. Paramızla, gücümüzle çevremizde tuttuğumuz hiç kimse bizim gerçek dostumuz değildir. Bunu bilmek bile insanı mutsuz etmeye yeter.

Eğitimli, hali vakti yerinde, eşiyle parası için evlenen birinin bir sözü vardı ; ‘’ beni buralarda kimse sevmez! ’’ Niye sevsin ki! Kendimizi sevmenin, düşünmenin akıllıca yolunun, kendimizi ve çevremizi korumak ve geliştirmekten geçtiğini anladığımızda herşey çok daha iyi olacak.

Engin S.