Bireyi iktidara karşı kim koruyacak, can güvenliğini, mal güvenliğini, özgürlüğünü kim ve nasıl sağlayacak?

 

Mutlak monarşilerde (krallık, padişahlık gibi) halkın yaşama hakkı , mülkiyet hakkı ve diğer hakları monarkın keyfine kalmıştır. İsterse sizin canınızı, isterse malınızı alır , sizin hiçbir hakkınız yoktur. Padişahım yada kralım çok yaşa diyerek,belki lütfuna nail olma ihtimaliniz vardır ancak. Bir insanın bu kadar güçlü olması,diğerlerinin ona itaati ile mümkün olur, aksi takdirde kral felanca kişi asılsın dediğinde kimse itaat etmezse kralın korkunç gücü kendi bileğinin gücüne iner bir anda,gücü yetiyorsa kendi asar, yetmiyorsa komik duruma düşer. Bu durumu çok iyi bilen kral ya kendisinin olağan üstü güçleri olduğuna (örneğin savaş tanrısının oğlu olduğuna ) inandırabileceği saf kişileri etrafında toplayarak güç oluşturur ve bu güçle diğerlerini ezerek zorla itaat ettirir, yada yakın çevresine birtakım ünvanlar ile menfaat vaad eder ki ona sadık kalsınlar itaat etsinler veya her iki yolu birden kullanır. Bu güç sarmalı bir kez kuruldumu korkunç boyutlara ulaşabilir ve artık birey bu büyük güç karşısında çaresiz kalır. Devletin yada iktidarın korkunç gücü karşısında bireyin ezilmemesi için iktidarın gücünün sınırlanması gerekir. Montesquieu kuvvetler ayrılığı teorisi ile bunu sağlamaya çalışmıştır , devletin gücünü yasama yürütme ve yargı olmak üzere 3 eşit parçaya ayırmış ve bunların eşit ve birbirinden bağımsız güçler olması gerektiğini söylemiştir. Ancak kuvvetler ayrılığı tek başına yeterli değildir çünkü; yasa koyucu bireyin tüm özgürlüklerini tüm haklarını, insan olmasından kaynaklanan temel haklarını çıkardığı yasayla elinden alabilir, dolayısıyla yargılamada bu yasalara göre yapılacağından kişilerin can ve mal güvenliğini ve temel haklarını yargı dahi koruyamaz. Düşünün üç yıl emeklilikten sonra işçilerin devlete yük olduğu dolayısıyla idam edilmesi gerektiği konusunda bir yasa çıkmış olsun kim bu yasaya kurallar içinde karşı çıkabilir? Olmaz demeyin Hitler ve Stalin dönemlerinde ölen milyonlarca insan olabilirliğinin kanıtıdır. Bunu sınırlamanın yolu anayasa ve anayasa mahkemesinden geçer. Öyle ki bireyin temel hakları (yaşama , mal edinme , eğitim, seyahat vs.)anayasada belirtilir, kanun koyucu bu temel haklara aykırı kanun çıkaramaz , çıkarırsa anayasa mahkemesi kanunu iptal ederek, bireyin temel haklarını korur. Aynı zamanda yargı (tabiki iktidarın etkisinden uzak bağımsız ve adil yargı), anayasaya uygun olarak çıkarılan yasalara, yasayı çıkaranlar ve iktidar dahil olmak üzere, herkese eşit uygulanmasını sağlar. Bunun için iktidarın yasa yapıcının yargı üzerinde hiçbir gücünün olmaması gerekir, işte bunun adı "Yargı Bağımsızlığı"dır.

Yargı bağımsız olmazsa , yasalar vatandaş için geçerli olur iktidar için olmaz, iktidar her türlü suçu işler yargılanmaz, bunun da ötesinde iktidar işine gelmediğinde, emir ve talimat yoluyla yasalara uyan vatandaşı bile hapse attırabilir, malına el koyabilir kısaca bütün özgürlüklerini elinden alabilir.

 

İşte bunun için, bireyin insanca yaşayabilmesi için , devlete karşı korunması gerekir, bu korumada kuvvetler ayrılığı ilkesi, anayasa ve anayasa mahkemesinden geçer.

Tabii ki bütün ekonomik, siyasal ve sosyal sistem doğru kurgulanmadığı zaman bu ilkelerde yeterli olmaz. Yargı unsurlarının tüm dış müdahalelerden uzak olması , yasalar dışında herhangi bir etkileyicinin etkisinde olma ihtimaline karşıda da önlem alınması, yargıyı ele geçirme çabalarından da özenle korunması gerekir.  İnsanca bir düzen için bilmin ışığında, kuvvetler ayrılığı, iyi bir anayasa , anayasa mahkemesi, yargı bağımsızlığı ve ÖNCE İNSAN ilkesinden hareketle kurgulanacak ekonomik ve sosyal sistem gerekir.

Engin S.