Prof. Dr. Özcan Köknel

Bireysel ve toplumsal çatışmaların tohumunu eken indeks kavramı iki binli yılları algılayan insanın; insanlığın ilk, önemli ve temel sorunu durumuna gelmiştir.

Hızla değişen kavramlar gerçekle ideal kimlik arasİndaki İlişkiyi koparmış, kimliğin sınırlarını belirsizleştirmiştir.İki binli yılları algılayan insanın gerçek kimliği

ile ideal kimliği arayısında ayrışma, kopma, uzaklaşma olmuştur. Gerçek kimliğin oluşmasında etkili olan ahlak ve ruhbilim öğretileri insanın mutluluk arayışına

destek olmak yol yöntem bulmak amacıyla ilkeler ,kurallar,kuramlar geliştirmiştir. Oysa
2000 Lİ YILLARIN YARATTIĞI POST MODERN KÜLTÜR, MUTLULUĞU BAŞARIDA ARAMIŞ BAŞARIYI GÖRÜNTÜYE VE MADDİ GÜCE BAĞLAMIŞTIR. BU DURUM

RUHSAL HUZURU, MUTLULUĞU ARAYAN GERÇEK KİMLİKLE, POSTMODERN KÜLTÜRÜN YARATTIĞI İDEAL KİMLİK ARASINDAKİ İLİŞKİNİN (indeks) DÜŞMESİNE

NEDEN OLMUŞTUR. BU DÜŞÜŞ İNSANLARIN HUZURSUZ , MUTSUZ VE TEDİRGİN OLMASINA YOL AÇMIŞTIR..
Görüntünün ve maddi gücün başarıyı, başarının mutluluğu getireceğine inanan, bunu ideal kimlik olarak kabul eden insan, bu ideal kimlik anlayışı ile başkalarını da

etkilemiştir. Gülmece, bu durumu anlatmaktadır.Bir akıl hastanesinde, kendini lamba zanneden delinin biri, ortalığı aydınlatmak iddiasıyla) ayaklarından kendini

tavana bağlatmış. .Koğuşları denetleyen doktor, ayaklarından tavana bağlanmış deliyi görünce:

-"Bu da ne," demiş. "Bu niye tavana böyle asmış kendini?" Yanındaki hemşire: . , . "Efendim," demiş "0 kendini lamba sanıyar; ortalığı aydınlatmak için öyle asılı

duruyor tavanda..." Doktor:  "Hemen indirin şunu" demiş. Hemşire: " Evet, ama," demiş. "Ya o zaman ortalık karanlığa gömülürse..."